sürülanka

yazın ağustos böceği kışın karınca olanların ülkesi

BEN-LİK BİR DÜNYA TURU

On yıl önce bu bloğu açtığımda amacım dünyayı gezip gördüklerimi anlatmaktı. Dünyayı gezdim, bu doğru; epey de şanslıyım bu konuda. Türlü iş, güç, bağlantı, karşılaşma beni dünyanın farklı köşelerine savurdu. Ama bloğa dönüp baktığımda içimdeki dünyanın gezdiğim dünyadan ne kadar da büyük olduğunu görüyorum. Ve hala ne kadar keşfedilmemiş olduğunu.

Ben dünya turu fikirlerini yeşillendirdiğimde instagram yoktu, influencerlar yoktu, sponsorluklar yoktu, link vermek yoktu. Para biriktirmek vardı, çok da oynak olmayan bir dolar kuru vardı. 2013’den bu yana neler değişti diye bakmak istedim, en çok ben değişmişim.

Yazıları buraya aktarmaya başladığımda en büyük korkum başka gözlerin görme ihtimalinin üslubumu değiştirmesiydi. Yani kendime başka gözlerden bakarken yargılarımı keskinleştirip bazı kelimelerimi saklar mıydım acaba? Sansür diyemeyiz buna belki ama işin içinde toplum baskısının parmağı kesinlikle var. Şimdi anlıyorum ki ben kendime hep kendi gözümden bakmışım. Ben bu yazıları başkası için değil kendim okuyayım diye yazmışım.

Ne çok bildiğini düşünürken hiç bilmediğini fark ettiğin müthiş anlar var bu hayatta. Ciğerlerinin göğüs kafesine bazen sevinçten bazen hüzünden sığmadığı anlar. Kayıplar da tam olarak böyle. Acının küçülmesini beklerken sen acının etrafında büyüyorsun, o acıyı içinde yoğura yoğura yumuşatıyorsun.

Güzel filmler izlemekten hoşlanan yılgın bir çocuktum. Fikirlerimin önemsenmesi için uzun yıllar onaya ihtiyaç duydum ama fikirlerimin duyulmasından da bir o kadar korktum. Fikirlerim içimde kocaman ağaçlardı, sizin gördükleriniz ise bir kırık dal.

25 yaşımda ağaç olmak istemişim.

27 yaşım neye karşı olduğunu kestiremediğim derin bir özlem içinde geçmiş.

28 yaşımda gördüğüm patlamalar kaygı problemimi suyun yüzüne doğru iteklemeye başlamış.

31 yaşımda yargılanmışım, savunmamı yazarken bahar gelmiş, güneş eve girmiş ben dışarı çıkamayınca.

32 yaşımda aşık oldum sanmıştım, ama hiçbir şey yazmamışım buraya. Belki de gerçekten olmamışım.

Son üç yılda yaşadıklarımı tanrıya anlatabilsem en az iki yılını bana geri vereceğinden eminim. İki yıl vermesi evrenin dengesini bozacaksa kaşlarımın arasındaki çizgilerin derinliğini biraz azaltabilir. Kimseye söylemem, botoks yaptırdım derim.

Hayatın zıtlıklardan ibaret olduğu klişesine gelin hep birlikte bir kez daha inanalım. Hatırlayalım kendimizi ölümüne yalnız hissettiğimiz, kendi mezarımızı kazdığımız saatler, günler, haftalar, aylar, yıllar sonra bir an gözümüzdeki perdenin sıyrıldığı ve ne kadar büyük bir sevgi içinde yüzdüğümüzü fark ettiğimiz o anlara. Bizi yalnız hissettirenin ne olduğunu sorguladığımız o kıymetli yüzleşmeleri bir bir hatırlayalım. Yalnızlık, beni en zor sınavlara sokan öğretmenim. Yanımda biri olduğunu sanarken benden arpa boyu uzaklaşmadığını fark ettim, kendimi tanımam için yoluma dizmediğin taş kalmadı, teşekkür ederim.

Tüm tökezlemelerin içinde kendime ne kadar güzel bir dünya yaratmışım, o dünyayı turlamaktan hiç bıkmayacağım. Aynı yerden geçtiğimi sanarken ne kadar değiştiğimi göreceğim. Merhaba 35 yaşım, hoş geliyorsun. Lütfen bana ne kadar büyüdüğümü düşünürken aslında hiç büyümediğimi fark ettiğim anlar yaşat.

Single Post Navigation

Yorum bırakın